Mihenk taşı, gümüş ve altın alaşımlarının kalitesini test etmekte kullanılan, düz, sert, ince pütürlü, siyah veya koyu renkli bir taştır. Deyim olarak kullanıldığında ise birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan kıstas manasında geçmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri bu kelimeyi “mihenge vurma” şeklinde Risale-i Nur Külliyatında kullanmıştır. Dini ve sosyal hayat ile ilgili bazı ölçüler verirken bu kelimeyi kullandığını görüyoruz. Yazılan yazılar, söylenen sözler ve fikirlerin değerini anlamak için mihenge vurulması gerektiği şu şekilde ifade etmektedir.
“Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.”
İlk Dönem Eserleri.
Günümüzde özellikle sosyal medyanın çok yaygın kullanıldığını dikkate alacak olursak bu ifadenin ne kadar kıymetli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Çok silik söz ve fikir sosyal medya üzerinde dolaşmaktadır. Bütün bunlar mihenge vurulmadan alındığında çok önemli, maddi ve manevi, zararlar verdiği görülmektedir. Bu davranışların; bazen sağlığımıza, bazen aile huzurumuza, bazen maddi durumumuza ve en kötüsü de ebedi hayatımıza olumsuz tesirleri olmaktadır.
Özellikle fikir ve düşünceler ile ilgili mihenk taşlarının neler olduğu, Risale-i Nur Külliyatında, şu şekilde açıklanmıştır:
“Demek, bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşahedatın mizanı, Kitap ve Sünnettir. Ve mihenkleri, Kitap ve Sünnetin desâtir-i kudsiyeleri ve asfiya-i muhakkikînin kavânin-i hadsiyeleridir.”
Mektubat, 18. Mektup.
Mihenge vurulması gereken bir diğer önemli konu ise; muhatap olduğumuz kişilerin karakteri, ahlakı, değeri ve manevi şahsiyetidir.
Bediüzzaman Hazretleri dini hayatımız ile ilgili olarak, özellikle kişilerin manevi şahsiyeti ile ilgili, çok kıymetli bir mihenk taşını şu ifadelerde vermektedir:
“S - Bir büyük adama ve bir veliye ve bir şeyhe ve bir büyük âlime karşı nasıl hür olacağız? Onlar meziyetleri için bize tahakküm etmek haklarıdır. Biz onların faziletlerinin esiriyiz.
C - Velâyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe'ni tevazu ve mahviyettir, tekebbür ve tahakküm değildir. Demek, tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir(şeyhlik taslayan). Siz de büyük tanımayınız.”
İlk Dönem Eserleri
Sosyal hayatımızda muhatap olduğumuz insanları anlamak için de mihenk taşlarına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda şu ifadeler oldukça önemli bir mihenk taşı hükmündedir:
“Ey enesi çifteli, kafası da kibirli! Şu mizanı bilmeli: Her adam için
Elbet cemiyet-i beşerde, içtimaî binada,
Görmek görünmek için şu mertebe denilen bir penceresi var.
Ger pencere kamet-i kıymetinden yüksekse, tekebbürle tetâvül edecek,
Uzanacak. Ger pencere kamet-i himmetinden alçaksa, tevazuyla tekavvüs edecek, eğilecek.
Kâmillerde, büyüklük mikyasıdır küçüklük. Nâkıslarda, küçüklük mizanıdır büyüklük.”
İlk Dönem Eserleri
Bu ifadelerde; manen küçük ve şahsiyet olarak değersiz olan insanların büyük görünmek için kibirlendikleri, büyük olan insanların ise tevazu sahibi insanlar oldukları ifade edilmektedir. Güzel bir teşbihle, büyüklüğün önemli bir göstergesinin tevazu olduğu anlatılmaktadır. Bunun çok sayıda örneğine, pek çoğumuz, zaman zaman rastlamışızdır.
Bediüzzaman Hazretlerinin verdiği bu mihenk taşları ile sosyal ve dini hayatımıza yön verirsek, doğru yoldan sapmadan istikametle hayatımızı devam ettirmeye muvaffak oluruz inşallah.