Kuran ayı olarak bilinen, Kuran-ı Kerim’in indirildiği, Ramazan ayının gelmesi ile Müslümanların Kuran-ı Kerim ile olan bağları güçlenmektedir. Yıl boyu kısmen zayıflayan bağlar, bu ayda, tekrar kuvvetlenmektedir. Okunan hatimler, mukabeleler, camilerden veya televizyonlardan dinlenen Kuran-ı Kerimler ile, bu ay, Kuran ayı olarak ihya edilmektedir. Okunup, anlaşılmak ve yaşanmak için insanlara ve cinlere indirilen Kuran-ı Kerim’i, bu günlerde, biraz daha anlamaya çalışmalıyız. Oruç ibadeti ile adeta melekleştiğimiz ve tüm manevi kanallarımızın açıldığı için bu zamanlarda, Kuran-ı Kerim’i anlamak ve yaşamak çok daha kolaydır. Rabbimizin kelamı olan ve “Kelamullah” olarak adlandırılan Kuran-ı Kerim ile ilgili Risale-i Nur Külliyatında yapılan çok geniş olan tariften birkaç cümle şu şekildedir:
“BİRİNCİ CÜZ: Kur'ân nedir, tarifi nasıldır?
Elcevap: On Dokuzuncu Sözde beyan edildiği ve sair Sözlerde ispat edildiği gibi, Kur'ân, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi ve âyât-ı tekvîniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşafı ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikin miftahı ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı…” Sözler, 25. Söz.
“Hem bütün evliya ve sıddıkîn ve urefâ ve muhakkıkînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, her birindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve her bir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semâvîdir. Hem Ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır; hem İsm-i Âzamın muhitinden nüzul ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddestir.”
Sözler, 25. Söz.
Bu ifadelerden Kuran-ı Kerim’in çok sırlar barındıran bir derya olduğu anlaşılmaktadır. Kuran-ı Kerim; İslam içinde yer alan bütün meslek ve meşreplerin yegâne feyiz kaynağıdır. Diğer taraftan, Kuran-ı Kerim’in bütün asırlara ve gruplara bakan büyük sırlar ihtiva ettiği, yukarıda geçen, ifadelerden, anlaşılmaktadır. Bu sırların bir kısmına Hz Ali’nin (r.a) vakıf olduğu bilinmektedir. Daha sonraki asırlarda ise özellikle Câfer-i Sâdık, Necmeddîn-i Kübrâ ve Muhyiddin-i Arabî (r.a) gibi zatların bu sırların kapısını araladığı bilinmektedir. Yakın zamanda ise, bu sırların bir kısmına vakıf olan şahsın ise Bediüzzaman Hazretleri olduğunu görmekteyiz.
Kuran surelerinin sırlarını çözmek için “Cifir” ve “Ebced” ilminin kullanıldığı bilinmektedir. Peygamberimizin(a.s.m) Yahudi âlimleri ile yaptığı bir münazarada bu ilmi kullandığı rivayetlerden anlaşılmaktadır. Cifir ve ebced kelimeleri eş anlamlı değildir. Cifir ilmi, ebced ilminden daha geniştir. Bu ilmin diğer bir adı ise, “İlm-i esrar-ı huruf”, yani harflerin sırları ilmidir. Normal olarak, istenen manalar kelime ve cümlelerle anlatılır. Bu ilim ise harflerle de bir şeyler anlatmak için kullanılır. Bazen harflerin rakam değerleriyle, bazen cümledeki harf miktarıyla, bazen harfin adıyla veya bazen daha başka yollarla anlatır. Ebced ise, cifir ilminin bir hesap tarzıdır. Kur’an alfabesinin ebced, hevvez, hutti, kelemen, sa’fes, karaşet, sehaz, dazığ şeklindeki sıralamasına göre harflerin rakam değerleri vardır. Bu değerler itibariyle ve harflerin toplamından çıkan sayılara göre; belli tarihi hadiselere veya manalara işaretler çıkarılabilmektedir. Meselâ, Osmanlı âlimleri Kur’an’da Sebe Suresinin 15. Ayetinde geçen “Beldetün tayyibetün” (güzel bir belde) ( Sebe Suresi, 15) harflerinin rakam değerlerini toplayarak İstanbul’un hicrî fetih tarihini bulmuşlardır. Böylelikle âyetin, Cifir İlmiyle hicretten 850 sene sonra meydana gelen bir hadiseyi önceden haber verdiği anlaşılmıştır.
Risale-i Nur Külliyatında yer alan, Mektubat isimli eserin 29. Mektup kısmındaki Rumuzât-ı semaniye nâmındaki sekiz küçük risalelerde cifir ve ebced ilminin kullanıldığı ve Kuran-ı Kerim’in bazı surelerinden çok sırların çıkarıldığı görülmektedir.
Kuran-ı Kerim surelerinden, en son inen sure olarak bilinen, Nasr Suresi ile ilgili çok enteresan bilgiler bu risalede yer almaktadır. Bu sure nazil olduktan sonra, surenin verdiği müjde ile, sahabelerin çok sevindikleri rivayetlerden bilinmektedir. Çünkü bu sure Mekke’nin fethini haber vermektedir. Ancak harflerin sırlarına sahip olan Hz. Abbas ile Hz. Ebubekir’in ise ağladığı rivayet edilmektedir. Bunun sebebi ise, bu surenin sırları arasında peygamber efendimizin (a.s.m) vefat haberinin de bulunmasıdır. Bu surenin başından “vestağfirhu” kelimesinin “vav” harfine kadar harf sayısı altmış üç olmaktadır ve bu sayı mübarek ömrünü göstermektedir. Diğer taraftan “Fe sebbih bi-hamdi Rabbike vestağfirhu” ile peygamber efendimizin (a.s.m) üç peygamberlik vazifesinin anlatıldığı bu ifadenin harflerinin, ebced hesabı ile, yirmi bir olduğu çıkarılmıştır. Bu durumun peygamberlik vazifesinin yirmi bir sene devam edeceğine sırlı bir işaret olduğu bu büyük zatlar tarafından idrak edilmiştir. Böylece peygamberimizin vefatına iki sene kaldığını anladıkları ve ağlamalarına sebep olduğu rivayet edilmektedir.
Farklı risalelerde Bediüzzaman Hazretlerinin ebced ve cifir ilmini kullanarak bazı olaylardan haber verdiği görülmektedir. Rumuzât-ı semaniye risalesinde, nasr suresinin ebced hesabı ile diğer bazı sırlarından da bahsedilmektedir. Bu surede, ebced hesabına göre, Şam, Kudüs, Irak ve İstanbul’un fethine de işaretler olduğu ifade edilmektedir. İstanbul’un fethine çok sayıda surelerde işaretler olduğu ifade edilmektedir. Bu sureler; Kevser, Nasr, Alak, Fetih sureleridir. Diğer taraftan, İhlas, Fatiha, Felak ve Nas surelerinde de bazı önemli farklı sır ve müjdelerin bulunduğu ifade edilmektedir.
Kuran-ı Kerim’in mana ve sırlarının bitmez tükenmez deryalar gibi olduğu, zaman ilerledikçe Kuran’ın gençleştiği ve her asra farklı işaretler ve manalarla baktığı bilinmektedir. Kuran ayı olan bu Ramazanda, Kuran-ı Kerim’in daha fazla mana ve sırlarını anlayabilmek için gayret içinde olalım inşallah.
Şu Ayet-i Kerime anlatılanları ne güzel ifade etmektedir:
“Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”
En'âm Sûresi 59. Ayet.