Masmavi gökyüzü şairler için hep bir ilham kaynağı olmuştur. Gökyüzünün bu mavi renginin nereden geldiğini hiç merak ettiniz mi? Hepimiz bunu merak etmişizdir. Bu maviliği gökyüzüne vere ozon gazıdır. Burada şunu da ifade etmek gerekmektedir. Ozon gazının sera gazları ile bir ilgisi yoktur. Artan sera gazları küresel ısınmaya sebep olan karbondioksit gibi bazı gazlardır. Ozon gazının atmosferde artması değil azalması yeryüzündeki hayatı olumsuz etkilemektedir.
Ozon (O3), Güneş’ten gelen morötesi (UV) dalga boyundaki ışınların oksijen molekülü (O2) ile tepkimeye girmesi sonucu oluşan, soluk mavi renkte bir gazdır. Atmosferin stratosfer katmanında doğal olarak bulunur. Yapısında üç oksijen atomu vardır. Ozon, gökyüzünün mavi renginin ana sebebidir. Bu madde aynı zamanda dünyamız için mükemmel bir filtre görevi görmektedir. Dünya yüzünde hayatı ve özellikle de insanı yaratan Yüce Allah, insanı rahmetle kucaklayıp sarıp sarmalamıştır. Dünya atmosferinde yer alan ozon tabakası güneşten gelen ve canlılar için son derece zararlı olan ultraviyole ışınları filtre etmek üzere yaratılmıştır.
Risale-i Nur’da geçen şu hakikat ne kadar güzel ifade edilmiştir.
”Demek, ya her bir zerre ve her bir parça havada nihayetsiz bir hikmet ve nihayetsiz bir ilmi, iradesi ve nihayetsiz bir kuvveti, kudreti ve bütün zerrâta hâkim-i mutlak bir hassaları bulunmak lâzımdır ki, bu işlere medar olabilsin. Bu ise zerreler adedince muhal ve bâtıldır. Hiçbir şeytan dahi bunu hatıra getiremez. Öyle ise, bu sahife-i hava, hakkalyakin, aynelyakîn, ilmelyakîn derecesinde bedahetle, Zât-ı Zülcelâlin hadsiz, gayr-ı mütenâhi ilmi ve hikmetle çalıştırdığı kalem-i kudret ve kaderin mütebeddil sahifesi ve bir Levh-i Mahfuzun âlem-i tagayyürde ve mütebeddil şuûnâtında bir Levh-i Mahv, İsbat namında yazar bozar tahtası hükmündedir.” (Sözler, 13. Söz)
Güneş’ten gelen, dalga boyu 100-280 nanometre aralığındaki UVC ışınlar oksijen molekülleri (O2) ile etkileşir ve oksijen molekülünün parçalanmasına neden olarak iki ayrı oksijen atomu oluşturur. Oluşan oksijen atomlarının diğer oksijen molekülleriyle tepkimeye girmesi sonucu ozon molekülleri (O3) meydana gelir. Oluşan ozon (O3), dalga boyu 280-315 nanometre aralığındaki UVB ışınları yutar. Ozon yuttuğu enerji ile tekrar parçalanarak oksijen molekülüne ve oksijen atomuna ayrılır. Bu şekilde ozon canlılar için zararlı olan UVB ışınların Dünya’nın yüzeyine ulaşmasını engeller. Atmosferin üst katmanlarında UV ışınları, alt katmanlarında yıldırım çakması sonucu oluşan elektrik akımının oksijeni parçalaması ile oluşan ozon, havanın temizlenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Ham maddesi oksijen olan ozon depolanamayan ve stoklama imkânı olmayan tek gazdır. Ozonun stoklanamamasının sebebi Ozon gazının, bulunduğu ortamın sıcaklığı ile doğru orantılı olarak zamanla ham maddesi olan oksijene dönüşmesidir. Ozon gelişmiş ülkelerde gıda tekstil lojistik sağlık sektörlerinde yaygın bir şekilde alternatifsiz dezenfektan olarak kullanılmaktadır. Stratosfer ve troposferdeki ozon miktarı, ozonun oluşmasına ve parçalanmasına neden olan kimyasal süreçler arasındaki dengeye bağlıdır. Atmosferik hava hareketleri ozonun küresel dağılımını etkiler. Klor ve brom atomları stratosferdeki ozon ile tepkimeye girerek ozonun oksijene parçalanmasına neden olur. Bu durum ozon incelmesi olarak isimlendirilir. İnsan faaliyetleri nedeniyle atmosferdeki miktarları artan kloroflorokarbon (CFC’ler), bromotriflorometan ve metil bromür gibi kimyasal maddeler, stratosferde UV ışınların etkisi ile parçalanarak klor ve brom atomlarının açığa çıkmasına sebep olur. Ozon tabakasının incelmesi, dünyaya düşen UV ışınlarının artması sonucu deri kanserine, katarakta ve bağışıklık sistemi hastalıklarına sebep olabilmektedir. Ozon tabakasının incelmesine sebep olan maddelerin en önemlileri ise soğutma sistemlerinde kullanılan soğutucu gazlar ile aerosol üretiminde kullanılan gazlardır. Bu gazların kullanımı günümüzde büyük ölçüde azaltılmıştır. Son yıllarda ozon tabakasındaki bu incelme oldukça yavaşlatılmıştır.
1980'lerde araştırmacılar; Kloroflorokarbonlar olarak adlandırılan parfüm, deodorant, klima ve araba egzozları gibi ürünlerden çıkan kimyasalların ozon tabakasında incelmeye neden olduğunu keşfetti. İşte bu keşif sonrası, 1990’lardan 2000’lerin başına kadar ozon tabakası ile ilgili çok haberler öne çıkmıştır. Özellikle “Parfüm sıkmak ozon tabakasını deliyor” gibi haberler çok sansasyon doğurmuştu. Bazı araştırmaların ortaya koyduğu bulgulara göre, artan cilt kanserlerinin ozon tabakasının incelmesi kaynaklı olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminine göre ozon seviyelerinde yüzde 10'luk bir incelmenin, dünya çapında mevcut sayıya ek 300 bin cilt kanseri vakasına neden olabileceği vurgulanıyor. 1990'lardan 2010'a kadar ozon tabakasındaki incelme gündelik yaşantımızı etkiledi. Eylül 1987’de Ozon Tabakasını İncelten Maddeler İlişkin Montreal Protokolü kabul edilmiştir. Böylelikle ozon tabakasını incelten maddelerin kullanımı ve üretiminin kontrol altına alınmasına karar verildi. Protokole ait takvimdeki azaltıımın hızlandırılması için 1990’da (Londra), 1992’de (Kopenhag), 1995’de (Viyana), 1997’de (Montreal), 1999’da (Pekin) ve 2007’de (Montreal) tekrar düzenlenmiştir. Ayrıca bu düzenlemeler, yeni kontrol maddelerinin ve yeni önlemlerin de anlaşmaya dahil edilmesine neden olmuştur. 196 ülkenin taraf olduğu Montreal Protokolü, çevre konusunda oluşturulmuş en başarılı çok taraflı anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Bu sayede ozon tabakasında uzun bir süredir aşırı olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan raporlara göre, ozon tabakasının iyileşmesi 2000 yılından bu yana hızla devam etmektedir. Hatta atmosferde bulunan kloroflorokarbonların zaman içinde tamamen yok olmasıyla, ozon tabakasındaki sorunların düzeleceği üzerinde duruluyor. Birleşmiş Milletler ve NASA'nın öngörülerine göre, Kuzey yarım küre ve orta enlemdeki ozon tabakasının 2030 yılına kadar, Güney yarım küredeki ozon tabakasının 2050 yılına kadar ve kutuplardaki ozon tabakasının da 2060 yılına kadar tamamen iyileşmesi bekleniyor.
“Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?”(Mülk Suresi, 3. Ayet)