Ülkemizin on bir ilinde, yaklaşık on dört milyon insanımızı çok ağır bir şekilde etkileyen ve "Asrın Afeti" denebilecek şiddette çok büyük bir depremi, 6 Şubat tarihinde, saat 04.17’de büyük korku ve acılarla yaşadık. Arkasından aynı gün saat 13.24’te, yaklaşık aynı şiddette bir başka deprem, bu on bir ilimiz ile birlikte bütün ülkemizi salladı.
Deprem ile birlikte yaşanan acıları ve dramları anlatmak ve tasvir etmek elbette mümkün değildir. Bu büyük depremlerin, ruhlarda ve gönüllerde yaşattığı sarsıntı ve travmayı tarif etmek için kelimeler çok yetersiz kalır. Çünkü bu bölgedeki insanların büyük bir çoğunluğu, musibetin büyüklüğü nispetinde, uzun bir süre tam bir dehşet içinde bocalama ve çaresizlik içinde kaldılar.
Etraflarında yaşanan dram ve kayıpların büyüklüğü karşısında, kendi acılarını tam olarak yaşayabilecek fırsatı dahi bulamadılar. Birinci derecede birkaç yakınını defnettikten hemen sonra çaresizlik içinde şehirlerini terk eden çok sayıda insanımız oldu. Veya bütün yakınlarını depremde kaybettikten sonra acısını hiç yaşamadan, başka enkazların altında canlı olarak kalması muhtemel bazı komşu ve hemşerilerini kurtarmak için canla başla çalışan çok sayıda insanımızın gayretlerine şahit olundu.
Yaklaşık üç aydır, devletimizin bütün kurumları ve topyekûn bütün bir millet olarak, bu çok büyük yaraları hep beraber sarmaya çalışıyoruz. Kışın en şiddetli yaşandığı bir dönemde ve gecenin en kesif karanlığı sırasında yaşanan bu depremin maddi ve manevi yaralarının tam anlamıyla sarılması mümkün mü, bilemiyorum ama sarılsa bile bu çok uzun yıllar alacak.
Bu kadar büyük şiddette ve geniş bir alanda meydana gelen böyle büyük bir afet karşısında, ilk günlerde yaşanan bazı tecrübesizlik ve çaresizlikler, çok şükür kısa sürede telafi edildi. Deprem bölgesinde yapılan çalışmalar sonucu, çok önemli mesafeler alındı. Alınması gereken daha çok mesafeler var. Bu depremin devletimize maddi maliyetinin yüz milyar dolardan fazla olduğunu hesaplayan çok sayıda uzman var. Bu rakam, Türkiye’nin bir yıllık toplam ihracatının yarısından biraz daha az. Manevi maliyetinin hesabı elbette yapılamaz.
Deprem bölgesinde toplam olarak 650 bin konut yapılacak. Bunlardan acil olan 319 bin kadarı, inşallah önemli bir mani olmazsa bir yıl içinde bu vatandaşlarımıza teslim edilecek. Bazı bölgelerde yapımına başlanan deprem konutlarında hummalı bir çalışma göze çarpıyor. Bazı köylerde yapılan evler, neredeyse bitme aşamasına gelmiş durumda ve kısa bir süre içinde sahiplerine teslim edilecek. Bu üstün gayretler sonucu, vatandaşlarımız kısa bir süre içinde kalıcı konutlarına kavuşacaklar.
Depremzede vatandaşlarımız, çok şükür her alanda ve çok güçlü bir şekilde devletin destek ve yardımlarını görmeye devam ediyorlar. Kurulan çadırlar ve konteyner kentler ile birlikte, depremzedelerin çok büyük bir çoğunluğu geçici barınma imkânlarına sahip oldular. Diğerleri de inşallah en kısa zamanda bu imkânlara sahip olacak.
Konteyner kentlerde, deprem acılarını unutturmak veya en azından hafifletmek için yetkililer ve gönüllüler tarafından gösterilen olağanüstü bazı çabaları görmemek mümkün değil. Konteyner okullar, kreşler, anaokulları, çocuklarımızın emrine verilmiş. Birçok bölgede çok güzel oyun ve sosyal faaliyet alanları da kurulmuş.
Fakat her şeye rağmen, kendi evinin ve evdeki imkânların rahatlığına alışan insanlar için, her şeyini kaybettikten sonra bir konteyner veya çadırda, birkaç parça eşya ile yetinmek ve bu şekilde yaşamanın zorluğunu anlamak için, ancak bu ortamı bilfiil yaşamak gerekir. Yoksa bu durum anlatmakla, anlaşılmaz.
Bu büyük felaket karşısında, bütün Türkiye adeta seferber oldu. Deprem bölgesine yapacağınız küçük bir seyahat ile ülkenin her tarafından buralara gönderilen yardımların çokluğunu ve yapılan büyük çalışmaların değerini hemen görmeniz mümkün.
Bu büyük depremin açtığı büyük yaraları sarmaya çalışırken, Mübarek Ramazan ayının nurlu ve bereketli iklimi, depremzedeler ile birlikte bütün ülkemizi manevi havasıyla sarmaya başladı. Ramazanda yaşanan manevi atmosfer, çok şükür bu afet bölgelerimizde de tam anlamıyla hissediliyor.
Bölgenin her tarafında kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte Sivil Toplum kuruluşları ve yardımsever insanlarımız tarafından çok hummalı bir faaliyet devam etmektedir. Ramazan ayının bereketiyle ruhlarda ve vicdanlarda oluşan büyük şefkat ve yardımseverlik duygularının tezahürleri, her bir bölgemizde coşkulu bir şekilde yaşanıyor.
İftar ve sahur organizasyonları, en güzel şekilde bütün bölgede devam ediyor. İftar ve sahur yemekleri ile birlikte yapılan kısa sohbetler, ruhlarda adeta bir manevi terapi vazifesi görüyor. Konteyner Mescidlerde kılınan namazlar ve edilen dualar, bu milletin; samimiyetinin, imanının, kanaatinin ve teslimiyetinin güzel tercümanları olarak arş-ı alaya ve huzur-u Kibriya’ya ulaşmaktadır. Rabbimiz, elbette büyük ve çetin bir imtihana tabi tuttuğu bu kanaatkâr ve mümin insanları, maddi ve manevi mükâfatların en muhteşemine mazhar edecektir.
Bin aydan daha hayırlı olduğu Kur’an ayeti ile sabit olan Mübarek Kadir Gecesini, milyonlarca vatandaşımız çadırlarda ve konteyner evlerde geçirdi. Böyle musibet anlarında ve büyük zaruretlerle karşı karşıya bulunulduğu bir dönemde, kalplerden ve ruhlardan kopup dergâh-ı İlahiyeye ulaşan dua, tazarru ve niyazların kabulü ile ülkemizin bütün afet ve musibetlerden muhafaza edilmesini, bizler de Sonsuz Kudret ve merhamet sahibi olan Rabbimizden tazarru ve iltica ile niyaz ediyoruz. Bu gece tan yeri ağarıncaya kadar âlemi saran esenlik ve huzurun, depremzedeler ile birlikte bütün ehl-i imanı sarıp sarmalamasını, kalbi kırık bu depremzede kardeşlerimiz namına bizler de Rahmeti ve Keremi sonsuz Rabbimizden istiyoruz.
Depremzede kardeşlerimiz, gerçekten büyük kayıplar yaşadıkları bir depremin ardından, her zamankinden biraz daha zor geçen bir Ramazan ayı yaşadılar. Muhakkak ki, bu sıkıntı ve meşakkatlerin büyüklüğü nispetinde, Rabbimizin inayet ve keremini intizar edebiliriz.
İnsanlarımız, imanın vermiş olduğu yüksek hissiyat ve teselli ile bu süreci çok büyük bir sabır imtihanı vererek geçiriyorlar. Her türlü varlık ve zenginlik içinde yaşayan bazı insanların, bu zorlu süreçte, bir parça kuru ekmek ile iktifa ettiğini, şükür duygularını daima mümince bir şekilde en yükseklerde yaşamaya çalıştıklarını hep beraber müşahede ettik.
Bu geniş coğrafyada yaşayan insanlarımız, gelecekte inşallah maddi ve manevi saadetlerin en güzeline mazhar olacaklardır. Ülkemizin her tarafında ve hatta dünyanın dört bir köşesinde yaşayan vatandaşlarımızın önemli bir çoğunluğunun, yardım elini uzatmak için yapmış oldukları organizasyonların ve faaliyetlerin de, bu milletin sağlam inancının, kadirşinaslığının, engin şefkat ve yardımseverliğinin ne kadar muhteşem olduğunu, ne kadar takdire şayan olduğunu bütün dünyaya en güzel şekilde gösterdi.
Şimdi artık kalpler kırık ve gönüller buruk da olsa, sevinç ve huzur iklimi olan Mübarek Ramazan Bayramına kavuşuyoruz. Evet, biliyoruz ki, on binlerce ailemiz ve milyonlarca kardeşimiz ömürlerini geçirdikleri evlerinden uzak bir yerlerde ve depremde vefat eden sevdiklerinin yokluğu nedeniyle bu bayramı eksik ve bazen de gözleri yaşlı bir şekilde geçireceklerdir.
Bu kardeşlerimize, Rabbimizden sabırların en mükemmelini niyaz ediyoruz. Vefat edenler, bu dünya imtihanından çok büyük bir musibet ile veda edip, inşallah manevi şehidler kervanına katıldılar. Hayatta kalanların imtihanı ise devam ediyor. Bizler de takdir edilen kadar hayatımızı, rıza dairesinde yaşayarak devam ettirmenin gayret ve telaşı içinde olmalıyız.
Deprem bölgesinde, şiddetli depremler ile birlikte yaşanan soğuklar büyük ölçüde geride kaldı. Ramazan ayının bu son gününden bayrama ulaşırken, maddi bayramlar ile birlikte; ruhları, kalpleri ve gönülleri saran, inşirah ve huzur veren manevi bayramların da yaşanmasını bizler bütün varlığımızla Rahmet-i İlahiyeden temenni ve niyaz ediyoruz.
Rabbimiz, bu tür büyük felaketleri milletimize bir daha yaşatmasın. Devlet ve millet olarak istikbalimizi de maddi ve manevi saadetlerle nurlu ve payidar eylesin.