Tam bir yıl önce Türkiye, tarihin en büyük depremlerinden birisine sahne oldu. 6 Şubat gecesi, sabaha karşı saat 04.17’de meydana gelen ve 65 saniye süren 7.7 şiddetindeki deprem ile bütün Türkiye adeta büyük bir acı ve kedere gark oldu. AFAD tarafından "7,7 büyüklüğündeki depremin açığa çıkardığı enerjinin, 500 atom bombasının ortaya çıkardığı etkiye ve enerji sahip" olduğu ifade edildi.
On bir ili büyük orandan etkileyen bu depremde, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya illeri ile Gaziantep’in Islahiye ve Nurdağı ilçelerindeki tahribat çok büyük boyutlara ulaştı.
Şubat ayının altıncı günü, gece yarısından sonra, bölgede büyük bir soğuk hüküm sürerken, yerler bembeyaz karlarla kaplı olduğu bir sırada meydana gelen bu büyük depremde, insanların sığınabileceği bütün maddi sebepler adeta yerle bir oldu.
Kaçabilecek ve sığınabilecek bazı yerlere bütün bölge halkı adeta hücum etti. Kışın bütün şiddetiyle hükmünü icra ettiği bir sırada, insanların büyük bir ekseriyeti gece kıyafetleri ve terlikler ile kendilerini dışarıya zorla attılar.
Geride enkaz altında çok sayıda yakınını, eşini, kardeşini, evladını bırakan bu musibetzede insanlar, bu çok geniş alanda meydana gelen depremde yakınlarına ulaşmak ve kurtarmak için elleriyle enkazları kaldırmaya çalışarak, sevdiklerini kurtarmanın telaş ve gayreti ile adeta çırpındılar.
Komşu il ve ilçelerin çoğunluğu aynı musibete hedef olduğu için, kurtarma ekiplerinin ulaşması çok uzun saatler aldı. Bölgenin bazı otoyolları ve havaalanları da bu büyük felaketten hasar gördüğü için, ilk saatlerde yapılması gereken kurtarma ve müdahale çalışmaları büyük oranda aksadı.
Bu büyük acı ve kargaşa devam ederken aynı gün saat 13.24’te Kahramanmaraş’ın Elbistan merkezli ve bütün bölgeyi çok büyük oranda etkileyen ve 45 saniye süren 7,6 şiddetinde bir büyük deprem daha meydana geldi. Birinci depremde büyük hasar gören ve ayakta kalan apartman ve evlerinden zaruri birkaç parça eşyasını almak için giren on binlerce insan da bu ikinci depremde yıkılan evlerinin enkazları altında kaldı.
Bölgede adeta küçük bir kıyamet yaşandı. Bu kadar olumsuz şartları ve bir araya gelen bütün aleyhte sebepleri bile bile böyle bir ortamı istismar eden bazı insanlar siyası bir husumet ve rant peşinde koşarak dezenformasyon ve algı gayretlerinden hiç geri durmadılar.
Bölgede meydana gelen bu büyük deprem, coğrafi büyüklük olarak birkaç devlet hariç, Avrupa devletlerinin büyük bir çoğunluğunun yüzölçümünden daha büyük bir alanda etkisini gösterdi.
Türkiye Cumhuriyeti, bütün varlığı ve imkânları ile ve yanına büyük oranda halkın ve Sivil Toplum Kuruluşlarının da desteğini de alarak, deprem bölgesi için adeta seferber oldu. Bizler de 6 Şubat günü öğleden sonra Nurdağı’nda doğru hareket ettiğimiz halde, birkaç saat içinde ancak 30-40 km yol alabildik. Otoban depremden hasar gördüğü ve kapandığı için bütün trafik eski yoldan verilmeye başlanmıştı.
Gün boyunca sadece yardım tırları ile yaralı taşıyan ambulansların gidiş ve gelişlerine izin verildi. Sivil arabalar ise, yoldaki benzinliklerde bekletilmeye başlandı ve çok nadir olarak yola devam etme imkânı bulabildiler.
Devlet ve vatandaşlar ilk saatlerden itibaren, bütün zorluklara rağmen yardım malzemesi, çadır ve konteynır ulaştırmaya ve yüzlerce ambulans da, yaralıları hastanelere yetiştirmeye çalışıyordu. Biz zorunlu olarak 4-5 saat bekledikten sonra yarı yoldan, Nurdağ’ına ulaşmadan Gaziantep’e dönmek zorunda kaldık.
Etkilenen alan itibariyle, tarihin en büyük depremlerinden birisi olarak kabul edilen bu büyük felakette, 50 bin civarında vatandaşımız hayatını kaybetti ve 107 bin insan da yaralandı. Depremin yaşandığı illerde toplam olarak 18 binden fazla bina yıkıldı. 90 binden fazla binanın da acil olarak yıkılması gerektiği tespit edildi. 200 bin civarında bina ise, az veya orta hasarlı olarak kayıtlara geçti. Acil olarak yıkılması gereken ticarethane sayısı ise 62 bin olarak belirlendi. Bu büyük depremlerin ardından küçük veya büyük ölçekte 30 binden fazla sayıda artçı deprem meydana geldi.
Bu büyük depremin ekonomik olarak da maliyeti, uzun yıllar boyunca ülkemiz ekonomisini çok ciddi olarak etkileyecek boyutlara ulaştı. Depremin tahmini maliyeti 100 milyar doların üzerinde olacak. Bu büyük miktar ise, diğer birçok alanlarda öngörülen hedefleri ciddi boyutlarda ve olumsuz yönde etkileyecektir.
Ama biliyor ve inanıyoruz ki, daha önceki yıllarda yaşanan buna benzer felaketlerin altından bu ülke ve bu fedakâr millet nasıl sabır ve sükûnet içinde kalkmasını bilmişse, bu büyük felaketin de altından aynı azim ve kararlılık içinde ve daha kısa bir süre içinde kalkmasını bilecektir.
Türkiye ekonomik olarak da, eskisi ile kıyaslanamayacak kadar daha güçlü bir konumda bulunmaktadır. 1999 depreminde, deprem için gelen yardım paraları ile memur maaşlarının ödenebildiği, en yetkili ağızlar tarafından itiraf edilmişti. Bu çok önemli husus, topyekûn bütün millet olarak sabır ve dayanışma duyguları içinde kalmak, hiçbir tahrik ve tezgâha kapılmadan geleceğe umut ile bakmaya devam etmek ile mümkün olacaktır.
Türkiye, depremin hemen ardından, bütün deprem bölgesinde, depremzedeler için yeni binaların inşasına çok kısa bir sürede başladı. Birçok ilimizde tamamlanan çok sayıda bina, depremzedelere teslim edilmeye devam ediliyor.
İlk etapta Hatay’da 7.275, Gaziantep’te 10.868, Kahramanmaraş’ta 10.337, Malatya’da 6.100 konut, Adıyaman’da 4.118 konut ve 362 köy evi kura sonucu belirlenen vatandaşlara teslim edilmiş durumda. Diğer illerde de deprem konutlarının yapımı ve teslim işlemi hızla devam ediyor. İki ay içerisinde teslim edilecek deprem konutu sayısının 75 bine çıkacağı ve bu yılın sonuna kadar bu sayının 200 bine ulaşacağı ifade edilmektedir. Deprem bölgesinde süreç içerisinde inşa edilecek toplam konut sayısı 600 binin üzerinde olacak.
“Bir musibet, bin nasihatten evladır” kaidesinden çıkarılacak ders ile inşallah bu deprem ile başlayan yeni süreç boyunca, herkes üzerine düşen görevi çok daha iyi bir şekilde yerine getirecek ve sorumluluklarının bilinciyle çok daha dikkatli ve hassas bir şekilde hareket edecektir.
İşin maddi, teknik ve yönetim cihetinden alınacak dersler ile birlikte, manevi yönünün de asla ihmal edilmemesi gerekir. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği “musibetler, hataların neticesi ve mükâfatın mukaddemesidir” sözünden hareketle, bizler hep beraber, hangi amellerimiz ve hatalarımız ile dergâh-ı İlahide bu büyük musibeti hak edecek bir duruma geldiğimiz konusunu ciddi bir şekilde düşünmeli ve buna göre hareket etmeliyiz.
Millet olarak, uzun yıllardan beri aşınmaya başlayan manevi değerlerimizi ve inanç mefkûremizi hep beraber yeniden ihya etmenin yollarını aramalı ve bunun için üzerimize düşen her türlü gayret ve fedakârlıktan kaçınmamalıyız.
Nesillerimizin, seküler dejenerasyon sonucu içine düştüğü manevi boşluğu çok iyi bir şekilde teşhis etmek zorundayız. Bu manevi aşınma ve tahribatın izale edilmesi için gerekli olan bütün tedbirleri almayıp üzerimize düşen görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmezsek, önümüzdeki on yıllarda bize ve değerlerimize tamamen yabancı ve zaman zaman düşman olan bir nesil ile karşılaşmamız mukadder olacaktır.
Depremin birinci yıldönümünün Miraç Kandiline denk gelmesini de ayrıca çok iyi değerlendirmekle vazifeliyiz. Rabbimizin affımız ve günahlardan arınma vesilesi olarak bizlere ikram ettiği mübarek gecelerdeki mana ve ehemmiyetin gereğini tam olarak kavramalı ve bunları hayata yansıtmalıyız.
6 Şubat gecesi geleceğe dair birçok plan ve düşüncelerle başını yastığa koyan ve bir daha gözünü açamayan on binlerce kardeşimizi göz önüne getirerek, bu fani ve ölümlü dünyaya hak ettiğinden daha fazla değer vermeyelim.
Bizi ne zaman ve nerede beklediğini bilemediğimiz ölüme, müminler olarak her zaman hazırlıklı olalım ve her yerde karşımıza çıkabileceği bilinci ve sorumluluğu ile hayatımıza bir istikamet çizelim.
Miraç Gecesinin bütün ümmete en büyük hediyesi olan ve en önemli ibadet olarak müminlere farz kılınan namaz konusundaki eksiklerimizin ciddi bir muhasebesini yapalım ve bunu gelecek nesiller için en önemli bir vazife olarak benimsetip, hayatımıza bu çerçeve içinde bir şekil verelim.
Rabbim bizleri, bütün milletimizi, iman ehlini ve insanlığı her türlü felaket ve musibetten muhafaza buyursun. 6 Şubat felaketinin yaralarını en iyi şekilde sarabilmemiz için milletimize ve devletimiz güç ve kuvvet versin.