Uzun zamandan beridir sokak köpekleri üzerinden bütün toplum kesimlerinde yoğun bir tartışma yaşanıyor. Bu tartışmaya siyasiler ve sanatçılar başta olmak üzere toplumun her kesimi katılıyor.
Aslında bu ciddi problem toplumun her kesimini bir şekilde ilgilendiriyor. Dört milyondan fazla sayıda köpeğin kontrolsüz bir şekilde sokaklarda yaşadığı bir toplumda, bu konuyu görmezden gelmek mümkün değildir. Üstelik büyük bir çoğalma kabiliyeti olan bu hayvanlarda bu sayı her geçen gün artmaya devam ediyor.
Sokaklarda kontrolsüz bir şekilde yaşayan köpeklerin saldırıları sonucu çok sayıda evladımız hayatını kaybetti, çok kişi sakat kaldı. Ağır travmalar yaşayan çok sayıda insan var. Bugün-yarın olabilecek muhtemel saldırılar sonucu neler olabileceği konusunda da kimsenin bir garantisi yok.
Hükümet biraz geç dahi olsa bu konuya ciddi bir şekilde eğilmeye başladı. Konu ile ilgili olarak bir yasa teklifi için çalışmalar başlatıldı. Konunun görüşme ve müzakereleri devam ediyor. Bu konuyu kalıcı ve sonuç getirici bir şekilde ve kısa sürede hal etmek gerekir. Konu daha fazla sürüncemede bırakılmadan bir an önce çözüm yoluna sokulmalıdır. Çünkü her geçen gün bu önemli konunun çözümü, hem zaman yönünden ve hem de ekonomik olarak daha müşkül bir hale geliyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, bu önemli konu ile ilgili olarak bir kamuoyu araştırması yaptı. Toplumumuzun düşünceleri ve konunun çözümü için sahip olduğu görüşleri önemli ölçüde yansıtan bu araştırmanın gereğini de bir an önce yerine getirmek gerekir.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın yaptığı ve beş sorudan oluşan bu kamuoyu araştırmasında, mahallelerde yüzde 88,4 oranında sokak köpeği olduğu ve katılımcıların yüzde 83,6'sının sokak köpeklerini bir sorun olarak gördüğü tespit edildi.
"Bu sorunun çözümü için nasıl bir yol izlenmeli?" sorusuna katılımcıların yüzde 80,4'ü "barınaklara yerleştirilmeli, sahiplenilmeyen ve hasta olanlar uyutulmalı", yüzde 18,4'ü "kısırlaştırılarak mevcut yaşam alanına bırakılmalı", yüzde 1,2'si "bu haliyle mevcut yaşam alanlarında bırakılmalı" şeklinde cevap vermesi de, toplumun büyük bir çoğunluğunun sağduyulu yaklaşımını göstermesi açısından son derece dikkat çekicidir.
Sokak köpeklerini bir sorun olarak görmeyen kişilere sorulan, “sahipsiz bir sokak köpeği sahiplenmeyi düşünür müydünüz’’ sorusuna % 75 oranında hayır cevabının verilmesi de dikkat çekicidir.
"Siz veya aile-arkadaş çevrenizden sokak köpekleri tarafından saldırı vakası yaşayan oldu mu?" şeklinde yöneltilen soruya ise katılımcıların yüzde 50,1'i "evet", yüzde 49,9'u ise "hayır" şeklinde cevapladı.
Bütün bu cevaplardan ortaya çok net bir tablo ortaya çıkıyor. Başıboş sokak köpekleri ile ilgili olarak toplumda çok yüksek düzeyde bir mutabakat var. Türkiye’de bu hayvanların sorumluluklarını yasal olarak üstlenmiş ve bu konuda tam bir görev tanımı yapılmış kurumun olmayışı da, problemi içinden çıkılmaz hale getiren en önemli faktörlerden. Bu konuda Belediyelere verilen görevler de konuyu çözmek için yeterli görünmüyor.
Yılda bir iki sefer doğum yapabilme ve her doğumda 6-8 yavru doğurma kabiliyetine sahip bu hayvanların çoğalma potansiyeli çok yüksek. Bu hayvanların çok büyük bir ekseriyeti kısırlaştırılmazsa, bu çoğalmanın kontrol altına alınabilmesi de mümkün görünmüyor.
Kuduz hastalığını oluşturan ve çok ağır bir tablo sonucu ölüme sebebiyet veren Kuduz virüsünün de esas taşıyıcısı ve ısırma yolu ile bulaştırıcısı da başıboş sokak köpekleridir. Son yıllarda Türkiye’de kuduz vakalarının arttığı ifade edilmektedir. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü de, ülkemizi bu konuda riskli bir ülke olarak ifade etmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın yıllık istatistiklerinde de, bu artışı rakamlarla görmek mümkündür. Bu riski ortadan kaldırmak için de, başıboş köpeklerin de belli bir plan dâhilinde ve makul bir sürede tamamen kontrol altına alınması gerekir.
Bu kadar önemli bir sayıya ulaşmış olan başıboş sokak köpeklerinin çok kısa bir süre içerisinde kontrol altına alınması mümkün değildir. Fakat zaman geçirmeden; bu önemli halk sağlığı ve güvenliği problemini çözmek için; kısırlaştırmak, bakım evlerine almak ve eğer zaman ve ekonomik yönden çok ciddi ve radikal bir çözüm gerekiyorsa itlaf dahil her yola başvurmak gerekir.
Bütün toplumlarda esas olan insanların sağlığı ve güvenliğidir. Fakat bu çözüm alternatifleri konuşulunca çığlık çığlığa bağıran ve hayvan haklarından bahseden, ölen ve sakat kalan çocuklar için bir tek kelime etmeyen bazı insanlar var. Hatta bu konu için sokaklarda köpek gibi gezip havlayanlar bile sahneye çıktı. Oysa bunların hayran olduğu ve her zaman gündeme getirip örnek gösterdiği Avrupa ülkelerinin sokaklarında bile böyle başıboş gezen köpekler yok. Onun için bunların bağırma veya havlamaları hiç bir anlam ifade etmiyor.
Dinimiz, eşref-i mahlûkat olan insanların huzur, sağlık ve güvenliğini esas almış, diğer canlı ve hayvanlarla ilgili hükümleri de bu çerçeve içinde vermiştir. İnsanlara ve topluma zararı olmayan bütün canlı ve hayvanların korunması, şefkat ve himaye görmesi gerekir. İnsanlar esas vazifelerini ihmal etmeden, ifrata bulaşmadan insanlığın gerektirdiği şefkat ve himaye ile davranmalıdırlar.
Köpekler ile ilgili hüküm ve uygulamalar da bu çerçeve içinde cereyan etmiştir. Sahih Hadis kitaplarında geçen ve genel kabul gören bazı hadislerde, bu konu hakkında çok açık hükümler bulunmaktadır. Av, çoban ve ziraat köpekleri dışında köpekleri besleme ve sahiplenme hoş karşılanmamıştır. Köpeklerin, evlerin içinde bulundurulması ve bakılmasının caiz olmadığı konusu, İslam âlimleri tarafından genel kabul görmüştür. Hatta Peygamber Efendimiz (ASV), çıkan bazı problemler neticesinde Medine döneminde av ve çoban köpekleri dışında köpeklerin beslenmesini yasaklamış, hatta bu yasaklama ile yetinilmeyip bizzat itlaf edilme emrini verdiği ifade edilmektedir. Rivayetlerde, bu konu için bazı kişilerin görevlendirildiği, şehrin tek bir köpek kalmayacak şekilde köpeklerden temizlendiği ifade edilmektedir.
Peygamber Efendimiz (ASV), ziraat veya hayvancılık faaliyeti ya da bekçilik veya av gibi bir sebep olmaksızın köpek besleyen kimsenin çeşitli iyi davranışlarından elde edeceği sevap ve mükâfattan her gün bir miktar eksileceğini bildirmiş, içinde köpek bulunan eve meleklerin girmeyeceğini ifade etmiştir. (Konu ile ilgili olarak geniş bilgi, Prof. Dr. İbrahim Canan’ın, Kütüb-ü Sitte, Tercüme ve Şerhi adlı eserin Köpekler hakkındaki 3. Faslında ve diğer Hadis kitaplarında bulunmaktadır.)
Hayvan ve köpek hakları denince mangalda kül bırakmayan bu insanlar; birer köpeği sahiplenebilir, bakım ve kontrollerini üstlenebilirler. Buna mani hiç bir durum söz konusu değildir. Asıl olan insanların sağlık, huzur ve güvenliğidir. Hükümet ve belediyeler, bu konuda kısırlaştırma, belirli merkezlerde toplama ve ihtiyaç dâhilinde diğer bütün tedbirler dâhil olmak üzere gereken bütün yollara en kısa zamanda başvurmalıdırlar.
Yetkililer ve sorumlular, konunun gereğini daha fazla geciktirmeden tam anlamıyla yerine getirmeli ve makul bir süre içinde bu önemli problemi toplum gündeminden tamamen çıkarmalıdırlar.