Ahıska Türklerinin kendi vatanlarından Orta Asya’ya doğru haftalarca süren ölüm yolculuğu sırasında yollarda birçok insan hayatını kaybetti. Ölenlerin birçoğu için bir mezar bile kazılmadı ve vagonlardan vadi ve dağlara bırakıldı. Sağ kalan insanlar, ana vatanlarından ayrı bir şekilde ve binlerce kilometre uzaklıkta, bilemedikleri diyarlarda çile ve ıstırap içinde yaşamaya mahkûm edildiler. Ahıskalılar, sürgün olarak yaşadıkları bölgelerde sıkıyönetim altında çileli bir hayat yaşamaya mecbur bırakıldılar. Yaşadıkları bu yerlerde de hakaret ve zorbalıklara muhatap edildiler.
Cephelere gidenlerin de önemli bir kısmı hayatını kaybetti. Çok sayıda Ahıskalıdan bir daha haber alınamadı. Birçok kişiye, savaş sonrası memleketlerine dönmeleri için izin verilmedi. Dönebilenler de evlerini yıkık ve harabe bir halde buldu. Bir kısmı da evlerinin Gürcü aileler tarafından işgal edilmiş olduğunu gördü. Diğer bir kısmı ise yıkık ve perişan bir halde Orta Asya’nın yollarına yönelerek, ailelerini bulmak umuduyla aramalara başladı.
Ahıskalılar, yerleştirildikleri yerlerdeki yerel halklardan önemli oranda yardım ve destek gördüler. Sovyet yönetimi tarafından oluşturulan çalışma kamplarında kadın, yaşlı, çocuk ayrımı yapılmadan, Ahıskalılar en ağır işlerde çalıştırıldı, eziyete maruz bırakıldı. Yakın köylerde bulunan akrabalarını ziyaret etmeleri bile yasaklandı. Sadece Ahıska bölgesinden 115 bin kişi bu şekilde sürgün edildi. Sibirya ve Orta Asya’ya doğru devam eden bu yolculuk, tarihin kaydettiği en büyük zulüm ve trajedilerden birisi olarak kayıtlara geçti.
Sürgün sırasında savaş devam etmekte olduğundan cephede bulunan 40 bin kişiyi de bu rakama eklemek gerekir. Sürgün edilen insan sayısı, bir Alman dergisinin verdiği rakama göre 180 bin kişi olarak ifade edildi. Ahıska Türklerinin 25 bin kadarı 2. Dünya Savaşında, 50 bin kadarı da bu sürgün sırasında, açlıktan ve soğuktan hayatını kaybetti.
Kaderin garip bir cilvesi olarak, Stalin’in 5 Mart 1953'te ölümünden sonra, Ahıskalıların sürgününü organize eden ve bu zulmün en şiddetli bir hale gelmesi için özel bir gayret gösteren, Stalin döneminin en zalim ve acımasız güvenlik görevlisi olan Sovyetler Birliği Mareşali Lavrentiy Beria yeni rejim tarafından 23 Aralık 1953'te idam edildi.
Ahıska Türkleri için sıkıyönetim ve zorunlu iskân uygulaması Stalin’in ölümünden sonra, 1956 yılında kaldırıldı ve Gürcistan dışındaki diğer Kafkas ülkelerine dönmelerine izin verildi. Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan topraklarında yaşayan Ahıskalıların bir kısmı Ahıska’ya yakın olan Azerbaycan topraklarına göç etti, halkın önemli bir kısmı ise, geçimlerini sağlamaya başladıkları ve yeni bir düzen kurdukları Orta Asya’da kalmaya devam ettiler. Ahıskalıların önde gelen bazı liderleri, heyetler hâlinde Moskova ve Tiflis’e giderek Ahıska’ya dönebilmek için talepte bulundular. Ancak bu talep için gelenler, çok büyük baskılara maruz bırakıldı ve bunlardan bazıları tutuklandı.
Komünist Partisi’nin XX. Kongresinden sonra sürgüne gönderilen birçok millete memleketlerine geri dönüş izni verildiği halde, Kırım Türkleri ile Ahıska Türklerine dönüş izni çıkmadığı gibi vatanlarını ziyaret etmeleri bile yasaklandı. 1958′de, bazı aileler kendi vatanlarına yakın gördükleri Azerbaycan’a giderek, buralarda tutunmaya çalıştılar. 1970 yılı içinde Ahıskalıların kendi vatanlarına geri dönme teşebbüsleri, Gürcistan hükümeti tarafından zor kullanılarak engellendi. O zamanın İçişleri Bakanı olan Edward Şevardnadze’nin verdiği talimat sonucu, Ahıska’ya dönmek üzere Tiflis’e gelen binlerce Ahıska Türkü cop, basınçlı su ve diğer şiddet vasıtaları kullanılarak sürgün memleketlerine geri gönderilmiştir.
Ahıska Türklerinin çilesi bunlarla bitmedi. 1989 yılı Özbekistan’ın Fergana bölgesinde başlayan basit bir pazar kavgası, tahrikler sonucu günden güne büyütüldü ve Ahıskalılar için büyük bir felaketi beraber getirdi. Bu kavga Özbeklerle Ahıskalılar arasında meydana gelen bir kardeş kavgasıydı. Burada özellikle Ahıskalılara ait evler, köyler, iş yerleri ve otomobiller ateşe verildi. Çok sayıda insan vahşice katledildi. Yüzlerce ölü ve yaralıdan sonra Ahıska Türkleri, Özbekistan’ı terk etmek zorunda kaldılar. 45 yıl öncesinin büyük dehşet ve felaketini yeniden yaşayan 100 bin kadar Ahıska Türk’ü, savaş uçaklarıyla Rusya’nın iç kesimlerine, Azerbaycan, Adıgey, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’a taşındılar. O dönemlerde Gürcistan Cumhurbaşkanı olan Gamzahurdia’nın, “Onlardan bir tanesinin Gürcistan’a ayak basması bizim için felâkettir!” sözleri, bu büyük düşmanlık ve nefretin çok açık bir ifadesi olarak tarihe geçti.
Yerleştirildikleri bölgelerde önemli problemlerle karşılaşan 13 bin kadar Ahıskalı, Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Göç Örgütünün yardımı ile 2004 ve 2005 yılları içerisinde kısmen ve gönüllü olmak üzere ABD’nin çeşitli eyaletlerine götürülerek yerleştirildi.
Sovyetler Birliği'nin 1991 yılında dağılmasının ardından bağımsızlıklarını ilan eden Orta Asya'daki cumhuriyetleri ilk tanıyan ülke Türkiye Cumhuriyeti devleti oldu. Orta Asya’da yaşayan Ahıskalılar da yaşanan bu değimin ardından 162 yıl sonra ana vatan olarak bildikleri Anadolu topraklarını ziyaret etmeye başladılar. O dönemde Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal, Ahıska Türkleriyle yakından ilgilendi. Bu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan Ahıska Türklerinin Kabul ve İskânına Dair Kanun gereğince 150 civarında Ahıskalı aile, 1991’de Türkiye’ye getirilerek Iğdır’a yerleştirildi. Turgut Özal tarafından getirilen bu Ahıskalılar dışında, kendi imkânlarıyla ve farklı yollardan Türkiye’ye gelen bazı Ahıskalılar, diğer bazı bölgelere yerleşerek hayatlarını devam ettirmeye çalıştılar.
Günümüzde yaklaşık olarak 600 bin civarında Ahıska Türkü bulunmaktadır. Ahıska Türkleri günümüzde dokuz farklı ülkede hayatlarına devam etmektedirler. Bu ülkeler; Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna ve ABD’dir. Dünyada en fazla Ahıska Türkü’nün yaşadığı ülke 200 bin civarında bir nüfus ile Kazakistan olarak biliniyor. Türkiye’de de yaklaşık olarak 100 bin civarında Ahıska Türkü yaşamakta ve çoğunluğu Bursa ve Marmara bölgesinde ikamet etmektedirler. Ahıska Türkleri, özellikle çocuklarının eğitim açısından kendilerini en çok Türkiye’de güvende görüyor ve bazı zorluklara rağmen burada yaşamayı diğer bütün ülkelere tercih ediyorlar.
Ahıskalıların oran olarak en fazla bulunduğu bölge ise Ardahan İline bağlı Posof ilçesidir. Bugün Ahıska’da ancak birkaç aile Ahıska Türkü zorluklar içinde hayatına devam etmektedir. Gürcistan, Avrupa Konseyine kabul edilirken, Ahıskalıların yeniden kendi vatanlarına kabul edilmeleri konusunda taahhüt altına girdi ancak bugüne kadar verilen sözlerin hiçbirisi yerine getirilmedi. Bütün Gürcistan’da yaşayan Ahıska Türk’ü sayısı ise ancak bin civarındadır. On binlerce Ahıska Türkünün kendi vatanlarına dönmek için yaptığı müracaatlar, Gürcistan hükümetleri tarafından sümen altı edilmeye devam edilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, son yıllarda Ahıskalılara desteğini hiç esirgemedi. Devletin önemli kurumlarından olan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Ahıskalıların sürgün anılarını canlı tutmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla birçok çalışmaya ve önemli projeye imza attı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı ve dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ın koordinasyonu doğrultusunda Türkiye'de iskan ettirilmek üzere bazı Ahıska Türkleri, Erzincan’ın Üzümlü ilçesine ve Bitlis'in Ahlat ilçesine getirildi. YTB ve merkezi İstanbul'da bulunan Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) tarafından ortaklaşa organize edilen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde 2019’da "Ahıska Sürgününün 75. Yıl Anma Programı" adıyla düzenlenen programla bir ilke imza atıldı. Aynı şekilde, son yıllarda birçok kez Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) desteğiyle çok sayıda Ahıskalı, Gürcistan'ın Ahıska bölgesine götürülerek, buraları ziyaret etmeleri sağlandı. TİKA ve YTB’nin destek ve yardımları ile çok sayıda Ahıskalı Üniversite öğrencisi, Türkiye’de çeşitli illerdeki üniversitelerde eğitim ve öğretimlerine devam etmektedirler.
Gürcistan’ın güneybatı bölgesinde bulunan Ahıska’nın nüfusu bugünlerde 20 bin civarındadır. Posof ırmağı kenarında kurulan Ahıska, Türkiye sınırına 15 km. uzaklıktadır. Ahıska, Gürcüce dilinde ‘’yeni kale’’ anlamına gelmektedir. Şehrin merkezinde bulunan Rabati Kalesi ve etrafındaki yapılar, bugün turistlerin en çok uğradığı yerlerin başında gelir. 9. Yüzyılda yapılan Rabati kalesi, Osmanlılar tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kalenin hemen yanında bugün bir kilise ile kapalı olan bir de cami bulunmaktadır. Türkiye, birkaç yıl önce TİKA marifetiyle kale ve civarında bulunan yapıların restorasyonu için Gürcistan hükümeti nezdinde talepte bulunmuş, ancak Türkiye’nin bölgede etkinliğinin artmasını istemeyen Gürcistan hükümeti tarafından bu talep kabul edilmemiştir. Evliya Çelebi hatıralarında Ahıska’da 17. yüzyılda çok sayıda cami, han, hamam ve medrese bulunduğunu ifade etmektedir. Bugün bu yapıların hemen hemen hepsi tahrip edilerek yok edilmiştir.
Ahıska Türklerine uygulanan bu büyük mezalim ve katliamın baş aktörü olan Stalin, otuz yılı aşkın bir süre ile Sovyetler Birliği Devlet Başkanlığı görevinde bulunmuştur. Tiflis yakınlarında bulunan Gori şehrinde 1878 yılında fakir bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Stalin, Sovyetler Birliği politbürosunun en etkin üyeleri arasına giren Gürcü kökenli biri olarak dikkatleri üzerine çekmeyi hep başarmıştır.
Tarihin şahit olduğu en büyük diktatörlerden birisi olan Stalin’in Gori'de doğduğu evin üstüne bir anıt ev yapılmış ve bu şekilde koruma altına alınmıştır. Aynı zamanda gezilerini yaptığı özel donanımlı vagon koruma altına alınmış ve doğduğu evin bahçesinde ‘’Vagon Müze’’ olarak ziyaretçilere hizmet vermeye devam etmektedir.
Ahıska Türkleri, birçok ülkede eğitim, kültür ve sağlık imkânları ile ekonomik yönden çok büyük sıkıntılar içinde hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Özellikle yeni yetişen nesillerin inanç, kültür ve manevi değerlerine bağlı bir şekilde yetişmeleri için çok daha fazla destek ve ilgiye ihtiyaç duydukları çok açık ve acil bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Ülkemizin de imkânları çok fazla olmamakla birlikte, bu taleplerin en çok Türkiye tarafından karşılanabileceği konusunda da yaygın bir kanaat ve inanç sahibi olduklarını söylememiz gerekir.
Dünyanın dokuz ülkesinde yaşayan Ahıskalılar, sürgün hatırlarını canlı tutmak ve bu acı günlerde yaşanan dramatik olayları yeni nesillere unutturmamak için, her yıl sürgünün başladığı gün olan 14 Kasım’da çeşitli etkinlikler ve programlar düzenlemeye devam etmektedirler. Bu etkinlikler sırasında yaşanan acı olaylar hatırlanıyor, sürgün sırasında ve sonrasında vefat edenlerin ruhları için Kur'an-ı Kerim’ler okunarak dualar edilmeye devam ediliyor. Aynı şekilde bu acı günlerde kendilerine evlerini açan ve ekmeklerini paylaşan Kırgız, Kazak, Özbek ve Azerbaycan Türklerini saygı ve minnet ile anmaya devam ediyorlar.
Bizler de bu vesile ile bu büyük felaket sonucu hayatını kaybeden bütün Ahıskalı kardeşlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyoruz. Gürcistan hükümetinin de verdiği sözleri yerine getirerek, vatanlarına dönmek isteyen Ahıskalılara bir an önce ve daha fazla vakit geçirmeden izin vermelerini istiyoruz.