Toplumsal bir hastalık olarak malların haksız yenilmesi ne anlama gelir?

Kur'an'ı Kerim'de Bakara Suresi 188. ayette bir başkasının malının haksızca yenilmesi üzerine geçen ifadeler ne anlama gelir?

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını, yalan yemin ve şehadet ile yemeniz için o malları hakimlere (reislere, yetkili idarecilere veya mahkeme hakimlerine el altından) vermeyin.”
(Bakara:2/188)

Bu ayet birçok toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da yaygın olan toplumsal bir hastalığı tedavi ediyor.

Bugün insanlar haksız kazanç, haksız mal etme etmeyi kendileri için bir kar olarak telakki ediyorlar. Halbuki haram yollardan elde edilen mal sahip için hem bu dünyada hem de ahirette büyük bir yüktür. Bu yükü kaldırabilmek zordur.

Bu ayet hem mahkemeler yargıçlık yapan insanların vicdanlarına hitap ediyor. Rüşvet almayınız diyor. Haksız bir insanı haklı göstermek için rüşvet almayınız diyor. Diğer taraftan hakimlere üç beş kuruşluk haksız dünya malı kazanmak için rüşvet vermeyin. Bunu temin etmek için yalan yere yemin edip, yalancı şahit tutmayın mesajını veriyor.

Burada bir hakiminin haklı bir insanı haksız, haksız bir insanı haklı göstermesi, Allah nezdindeki gerçeği değiştirebilir mi? Asla değiştirmez. Bu şekilde elde edilen mallar, Hazret-i peygamberin hadislerinde “kıt’atün minennar” ateşten bir parça olarak nitelendiriliyor. O halde bu tür yanlış davranışlarla mal elde edenler, bu malı yiyenler, aslında ateş yiyorlar. Bu haksız yenilen malın cezasını Allah bu dünyada da ahirette de verecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Bir de devletin malını rüşvet ve yalanlarla, dolanlarla, hile ile yiyen insanlar var. Devletin malı, 70 milyon insanın malıdır. Bunda tüyü bitmedik insanların hakları vardır. Bu tür kul haklarıyla Allah’ın huzuruna gitmek, Allah’ın huzuruna kara bir yüzle çıkmak demektir. Allah’ın affetmeyeceği, ancak sahibinin hakkını helal etmesiyle affedilecek olan böyle bir haksızlıktan yılandan akrepten çekiniyor gibi çekinmemiz gerekir.

Toplumda zenginliğin revaçta olması hiçbirimizi böyle bir haksız kazanca yöneltmesin. Devletin parasını çarçur etmek, kaçak elektrik kullanmak, kaçan su kullanmak, devleti dolandırmak en büyük günahlardandır. Bunları elde etmek için insanların idarecileri de yoldan çıkardığı, onlara çok yüklü miktarlarda paralar teklif ettiği biliniyor. Bu konuda alanın da verenin de aynı haksızlığı yaptığı unutulmamalıdır. Bu dünyada sizi gören olmayabilir. Mahkemeleri para ile satın alabilirsiniz. Ama hiç kimseye haksızlık yapılmayan, ve herkesin hakkının kılı kırk yararcasına dikkatle verildiği mahkeme-i kübradan hiçbir zaman kaçış yoktur. Zalimin zulmü yanına kar kalmayacaktır. Haksız kazanç elde edenler, bu kazançlarının bir “ateş parçası” olduğu o zaman görecekler, mana iş işten geçmiş olacaktır. Bu yüzden ayet bizleri kendi menfaatimiz için başkasına zarar vermek gibi haksızlıkları yapmaktan uzaklaştırıyor.

İşte bu milleti dindar yapmak isteyenlerin önüne engel konulmamış olsa, devleti dolandıran insanlardan eser kalmayacaktır. Ve birilerinin yem boruları kesilecektir. Kendi yem borularının kesilmesini istemeyenlerin “irtica geliyor” diye İslamı öcü gibi göstermeye çalışmasının anlamı şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bu yüzden bu milleti, bu toplumu sevenlerin toplumun dindar olmasını sağlamanın önündeki engelleri kaldırmaları birinci görevleridir. Allah başımızdaki başlara akıl ve fikir ve izan nasip etsin.

www.muhabbetmedya.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KUR’AN-I KERİM Haberleri