Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya
“Resulüm de ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.”
(Ali İmran:3/26)
Mülk, güç, kudret; Malik de güç ve kudrete sahip olan demektir. Aynı zamanda mülk; peygamberlik, çoluk-çocuk, tarla, bağ, bahçe, para ve makam anlamlarına da geliyor. Hangi anlamda kullanılırsa kullanılsın mülkün sahibi Allah’tır. Biz onun mülkünde çalışıyoruz. Biz de onun mülküyüz. Her şey onun mülküdür. Biz onun kuluyuz.
Peygamberlik mülk mertebelerinin en büyüğüdür. Bazı insanlar, yetim olan Hz. Muhammed (s.a.v) peygamber olunca, “Nasıl olur da böyle yetim bir kimse peygamber olabilir!” diyorlar, hayret ediyorlardı. Yahudiler de peygamberlerin hep kendi sülalelerinden geldiğini, bu sebeple Kureyş’ten birisinin peygamber olamayacağını ifade ediyorlardı. Halbuki peygamberlik; insanların kendi seçimlerini, çalışmalarını, tercihleriyle alakalı bir şey değildir. Allah peygamberliği dilediğine verir. Nitekim öyle de yapmıştır. Çünkü peygamberlik mülkü Allah’a aittir.
Peygamber olmakta insanların iradeleri etkili değildir. İnsanın kendi vücuduna sahip olmasında da irade söz konusu değildir. Vücut mülkünü Allah bize ihsan etmiştir. Allah elementlerden dilediğini insan yapıyor, insaniyet mülkünü insana veriyor; dilediğini de bitki ya da hayvan yapıyor.
Çoluk, çocuk, eş, mal, mülk, para makam gibi hususlarda insanın iradesi olmakla birlikte, onu ihsan ve ikram eden yine Allah’tır. Çünkü bütün bunların hepsi bir mülktür ve mülkün gerçek sahibi de Allah'tır. Bu yüzden kulları iradesini kullandığı, gerekli çalışmaları yaptığı halde; bu mülkleri kimilerine ihsan ediyor, kimilerine ihsan etmiyor. Bununla mülkün gerçek sahibinin kendisi olduğunu bizlere bildiriyor.
Vücudumuzun, malın, mülkün, paranın, çocuğun, eşin gerçek mali biz olmadığımız için biz istemesek de onlar bir gün bizden ayrılıyor. Biz gerçekten onların sahibi olsaydık, acaba bizden ayrılmalarını ister miydik ya da ayrılmalarına müsaade eder miydik? Elbette hayır. Bu yüzden onların sahibi gibi değil, emanetçisi gibi davranmalıyız.
Ama bizi ayrılık ateşinde yakarak, hepsi de bir gün uçup gidiyor. Yani mülkün gerçek sahibi olan Allah, bu mülklerini istediği zaman alıyor, istediği zaman, istediği kişiye tekrar veriyor. O bütün bunları yaparken bir hikmete binaen yapıyor. Çünkü bütün hayırlar onun elindedir. Allah, dilediğini yapma gücüne sahiptir.
Allah’ım! Sen bize yücelttiğin insanlardan kıl. Alçalttığın insanlardan eyleme. Bize verdiğin mülklerini emanet olarak idrak edip ona göre kullanmayı nasip eyle. Amin.
www.muhabbetmedya.com