Kendi Ellerimizle Kendimizi Tehlikeye Atmak

Rivayete göre Medine’de bulunan ensar, her zaman bol bol sadaka verir ve mallarını infak ederlerdi. Bir sene bir musibet oldu ve onlar da sadakayı terk ettiler. Bunun üzerine ayet nazil oldu.

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

“Allah yolunca infak edin, harcama yapın. Kendi ellerinizde kendinizi tehlikeye atmayın. İhsan edin. Muhakkak ki Allah ihsan edenleri sever.”
(Bakara:2/195)

Rivayete göre Medine’de bulunan ensar, her zaman bol bol sadaka verir ve mallarını infak ederlerdi. Bir sene bir musibet oldu ve onlar da sadakayı terk ettiler. Bunun üzerine ayet nazil oldu. (İbn-i Kesir, I, 286)

Bu ayet, insanın birçok açılardan kendisini tehlikeye atabileceğini gösteriyor ve bu durumlardan sakındırıyor.

Her şeyden önce ülkemize bir düşman saldırısı vaki olduğunda bizim malımızın ve ailemizin başında oturmamız bizi ve ülkemizi tehlikeye atmak demektir. Gücü yeten herkes düşmanla savaşmakla mükelleftir. Çünkü düşmana karşı savaşılmadığı takdirde düşman vatanımızı işgal eder, çocuklarımızı, eşlerimizi esir alır, malımıza mülkümüze el koyar. Böylece biz kendimizi, dinimizi, her şeyimizi tehlikeye atmış oluruz.

Diğer taraftan zekat ve sadaka vermemekle de kendimizi tehlikeye atmış oluruz. Çünkü zekat ve sadaka vermek Allah’ı maldan daha çok sevmek demektir. Zekat vermeyen insan, malı taparcasına seven, malı ilah yerine koyan insandır. Bu büyük bir tehlikedir. Sonra zekat ve sadaka verilmediği takdirde, toplumda zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olacak ve toplumdaki denge bozulacak bu da bir çok huzur bozucu olayların meydana gelmesine sebep olacaktır. Fakirlerde zenginlere karşı biriken, meydana gelen kin ve düşmanlık duygularını zekat ve sadaka ile ancak sevgiye, barışa dönüştürmek mümkündür.

Diğer taraftan, bir insan sürekli günah işlediği halde, bunun şuurunda olmayıp tövbe etmezse bu durumda da insan kendisini tehlikeye atmış olur. Devamlı günah işleyip de kendisinin Allah tarafından affedilmeyeceğine inanan, böyle düşünen bir kimse de kendisini tehlikeye atmış demektir. Çünkü Allah’ın Rahmetinin geniş olduğunu, Allah’ın tövbe edilen her günahı bağışlayacağını bilmiyordur. Bu da onun günahların çoğalmasına, iyiliklerden tamamen uzaklaşmasına sebep olacağından büyük bir tehlikedir.

O halde insan, ihsan etmelidir. Yani iyilik yapmalıdır. Savaş zaruri ise askere kaydolup savaşa katılmak bir büyük ihsandır. Malından mülkünden fakirlere ve yoksullara yardım edip ihsandır. Günahlardan dönmek, Allah’a tövbe etmek bir ihsandır. Allah’a ibadet etmek bir ihsandır. Nitekim peygamberimize (s.a.v) ihsan nedir diye sorulduğunda, “Senin Allah’ı görüyormuşçasına O’na ibadet etmendir. Sen onu görmesen de o sen görür” demesi, ibadetin de insanın kendisi için yaptığı büyük bir iyilik olduğunu gösteriyor.

İşte Allah, kendisini, kendi eliyle tehlikeye atanları değil, bu anlamlarda iyilik yapan muhsinlere seveceğini bildiriyor. Hangimiz Allah tarafından sevilmek istemeyiz. Bütün bu ihsanları yaptığımız takdirde, Allah tarafından sevildiğimiz gibi, diğer insanlar tarafından de seviliriz. Çünkü ihsan edenleri sevmeyen yoktur. İnsanlar ihsanın, iyiliğin kuludur, kölesidir. Allah bizi her anlamda ihsan eden, kendi eliyle kendisini tehlikeye atmayan insanlardan eylesin. Amin.

www.muhabbetmedya.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KUR’AN-I KERİM Haberleri