Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya
“Allah müminlerin dostudur, yardımcısıdır. Zira onları karanlıklardan kurtarıp nura, aydınlığa çıkarır. İnkar edip kafir olanların dostu ve yardımcısı da tağuttur. Çünkü onları nurdan alıp karanlıklara götürür. Onlar ateşe layıktırlar ve orada ebedi olarak kalacaklardır.”
(Bakara,2/257)
Dost istersek Allah yeter. Allah müminlerin dostu ve yardımcısıdır. İman sayesinde onları zulmün, küfrün, inkar ve inançsızlığın karanlıklarından kurtarıp imanın nuruna, aydınlığına çıkarır. Kafirlerin, müşriklerin çeşitli putlara tapanların dostu, yardımcısı ise tağuttur, şeytandır, putlar, kahinler, sihirbazlardır. Bu tağutlar da insanı imanın nurundan, küfrün ve zulmün karanlıklarına çıkarıyor.
O halde iman bir nurdur. Küfür ise çeşitli şekilleriyle “karanlıklar”dır. Allah’a ve diğer iman esaslarına inanmak bir nur olarak hem insanın içini aydınlatıyor, hem de kainatı aydınlatıyor. İman ile bağını devam ettiren bir insan bu güçlü lambanın aydınlığı içinde kendisine ve evrene bakar. İman nurunun güzel aydınlığı sayesinde bir insan, kainatın sahibinin Allah olduğunu anlar. Evet bu kainatın yaratıcısı bir olan Allah’tır.
Bu nur sayesinde insanın geçmiş zamanı karanlık bir mezarlık olmaktan kurtuluyor. Bu nur sayesinde biz mezarın öbür tarafını, görebiliyoruz bu da bize büyük bir sevinç bahşediyor. Halbuki kafir bir insan böyle bir ışığın aydınlığından mahrum olduğu için geçmiş zamanı korkunç bir mezarlık olarak görür. Onlar tekrar diriltileceğini bilmez. Bu da inançsız insanları daha bu dünyada mutsuzlaştırır. Bu iman nuru, istikbali de aydınlatıyor. İnsanın ebedî bir hayata doğru gittiğini gösteriyor. Böylece ebedî yaşama düşüncesi insanı dünyanın en değerli ve en mutlu kişisi haline getiriyor.
Diğer taraftan aynı iman nuru, bizim içimizi de aydınlatıyor. Bu sayede bizi yaratanın Allah olduğunu anlıyoruz. Kalbimiz bu iman nuru sayesinde aydınlanıyor ve bir huzur ve bir ferahlık hissediyor.
Küfür ise insanı karanlıklar içerisinde bırakıyor. Hem insanın içini karartıyor, hem de kainatı karartıyor. İman nurunu sahip olmayan, küfrün karanlıkları içinde boğulan bir insan, kendisini yaratanın kim olduğunu asla düşünemez. Kainat karanlıklar içinde kalır. Her şey sahipsiz, amaçsız gözükür. Elbette insan kendisini de sahipsiz ve amaçsız görür.
Bu karanlıklar insanı dünyanın en mutsuz kişisi haline getirir. Çünkü insan gerçekten varlıkların en zayıfı olarak yaratılmıştır, en acizi, en fakiri olarak yaratılmıştır. Bu yüzden de içinde müthiş bir korku ve endişe vardır. İnsanın bu endişelerini giderecek, ihtiyaçlarını temin edecek, ona ebedi hayatı bahşedecek olan Allah’a olan imandır. Yani Allah’ın nurunun insanın kalbine, ruhuna girmesi ve insanı aydınlatmasıdır.
Buradan yola çıkarak gerçek aydın insanın, iman nuruyla aydınlanan insan olduğunu söyleyebiliriz. Kimilerinin iddia ettiği gibi sadece ilim öğrenen kimse gerçek “aydın”, gerçek aydınlanan” insan değildir. Bu ilim, imanın nuruyla nurlandığı zaman hem ilim, hem de ilmin sahibi aydınlanıyor.
Allah bizi imanın nuruyla aydınlanan, kainata ve olaylara bu nur ile bakan insanlardan eylesin. Bizi küfrün, zulmün karanlıklardan uzak tutsun. Amin.
www.muhabbetmedya.com