Bir insanın Allah'ı dost edinmesi ne demek? Allah’a dost olmak, Allah'ı dost edinmek ile ilgili ayet

En’am Suresi 14. ayeti bir insanın Allah'ı dost edinmesinin ne anlama geldiği ve niçin bu dostluğun önemli olduğunu vurgular. Çünkü, O'nun dostluğunu kazanmak diğer varlıkların dostluğunu kazanmaktan daha değerlidir.

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

“De ki gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah’tan başkasını mı dost edineyim?...”

(En’am, 6/14)

Ayette zikredilen Allah’ın isimlerinden olan Fatır kelimesi Halık kelimesiyle eş anlamlıdır. Fatırın esas kelime anlamı bir şeyi başlangıcında yaratandır. İbn-i Abbas, Fatır kelimesinin anlamı bilmediğini ifade ediyor ve şöyle devam ediyor: “Nihayet iki Arabi bir kuyu hakkında bana muhakemeye geldiler, birisi, “ene fatartuhe ey ibtede’tühe” “yani ben başladım, ben ilk kazdım” dedi.” O halde Fatır, Allah’ın isimlerindendir ve her şeyin ilk yaratıcısı anlamındadır. Yarıp çıkarmak ile yaratmak arasında da yakından bir ilişki vardır. Cenab-ı Hakkın bir diğer ismi de “Falık”tır. Bu da yarıp çıkarmak anlamına geliyor. Allah gündüzü geceden yarıp da çıkaran olduğu gibi, aynı zamanda “Falikulhabbi venneva”dır. Yani “Bütün çekirdekleri ve tohumları da yarıp çıkaran, yani onları yaratandır.”

Cenab-ı Hakkın yaratması, hiçbir şey ortada yokken bir varlığın hayat sahnesine çıkarılmasıyla oluyor. Gerçekten de, bir tohumun ya da çekirdeğin bahar mevsiminde filiz vermesi, çekirdeğin, tohumun ve toprağın yarılmasıyla oluyor. Diğer bütün canlıların yaratılmasını dikkatle düşündüğümüzde hepsinde benzer durumların olduğunu göreceğiz. Yumurtalardan yaratılan canlılar, yumurtanın yarılmasıyla ortaya çıkarılıyor. O halde Allah Fatır ve Faliktir. Her şeyi yarıp çıkaran ve her şeyi yaratandır.

O sadece her şeyi yoktan yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda ihtiyaç sahiplerini sonsuz cömertliğiyle yediriyor, içiriyor. “Ve hüve yut’imu vele yut’am” ifadesi, “ve hüve yerzuku vela yurzak” olarak tefsir edilebilir. Yani rızkı o veriyor, ama kendisi rızka muhtaç değildir. Başkalarına O’na muhtaç, o hiçbir şeye, hiçbir rızka muhtaç değil. Zariyat suresi 57 ayette Allah, “Ma uridu minhum mir rızkin vema uride en yut’imun” buyuruyor. Yani “Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum” buyuruyor. Rızık veren, rızık vermeye gücü yeten şüphesiz Allahtır.

O halde her şeyi yoktan yaratan ve yarattığı varlıkların rızıklarını hesapsız hazinesinden veren bir Allah’ın dostluğunu kazanmaya çalışmayıp kimin dostluğunu kazanmaya çalışacağız? Putların mı? Onlar rızık vermeye gücü olmayan cansız varlıklardır. Onları veli edinmek boştur, anlamsızdır. Ya da fani olan, kendilerine verilen rızıklar da bir gün gidecek olan insanların mı dostluğunu kazanmak için uğraşacağız? Yoksa toprağın mı, ağacın mı, tabiatın mı dostluğu için çalışacağız? Peki onların bize ne gibi faydası olacaktır? Kendisinde sonsuz bir güç ve kudret olmayan, başkasına muhtaç olan, kendileri himmete muhtaç olanlar nasıl başkalarına himmet edecektir?

Öyleyse müminlerin gerçek dostu Allah'tır. Hikemi Ataiyyenin dediği gibi, “meze fakade men vecedehu ve meze vecedehu men fekadehu”. Onu kaybeden neyi bulur, onu bulan neyi kaybeder?

Allah’ı bulan her matlubunu bulur, hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtulur. Ona kaybeden ise dünya dolusu belayı başına alır.

www.muhabbetmedya.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KUR’AN-I KERİM Haberleri