Said Ali Ümit - Muhabbet Medya
“İdarecinin hediye alması haramdır. Hakimin rüşvet alması küfürdür (yani nankörlüklüktür).”
(Müsned; Camiüssağir, I, s107)
Burada idareciden kasıt herhangi bir idari görevde bulunan demektir. Özellikle para muslukları elinde bulunduran idarecilerin bu konuda çok daha fazla titiz davranması gerekir. İdarecinin makamı yükseldikçe hediyesi de büyür. İdareciler önce hediye ile bağlanır, istek ve arzular ise sonradan gelir. Hediye veren kişiler, kendilerine herhangi bir iş hususunda torpil geçilmesini isterler.
İdareci aldığı hediyenin altında ezilmemek için devletin imkanlarını bu hediye sahiplerine peşkeş çeker. Bu da bazı kimselerin kısa bir süre içinde haksız bir şekilde palazlanmasına ve zengin olmasına sebep olur.
Bu yüzden Allah’ı bilen, Allah’tan korkan bir mevki sahibi ve idareci kişi başkalarının verdikleri hediyelere tenezzül etmez. Kendileri idareci olmasalardı herhangi bir hediye kendilerine elbette gelmeyecekti. İdareci olup bazı musluklar ellerinde olunca hediyeler yağmur gibi yağmaya başlar. Bu yüzden kalbinde iman bulunan bir insanın, bu adaletsizliğe ve haksızlığa sebep olacak davranıştan onun “haram” olduğunu düşünerek uzak kalması gerekir.
Hadiste hakimlerin rüşvet almasının “küfür” olduğunu bildiriliyor. Buradaki küfür, inkar anlamında değil, nankörlük anlamındadır. Görevi kötüye kullanmak nankörlük olarak nitelendiriliyor. Rüşvet alan bir hakim haksız bir davayı haklı, ya da haklı bir davaya haksız bir şekilde sonuçlandırır. Böylece adalet dağıtması gerekirken zulüm dağıtmış olur. Bu da kul hakkına girer.
Üç kuruşluk dünya menfaati için adil olması gereken mahkemelere gölge düşürerek mahkemelere karşı insanların güvenini sarsmış olur. Böyle bir durumda zalimler ellerini kollarını sallayarak dolaşırlarken, mazlumlar da hapishane köşelerinde çile çekerler. Böylece cemiyetin huzuru, ahengi bozulur.
İdarecinin ve hakimin hediye ve rüşvet almasını ve bu sebeple zulmetmelerini önlemenin tek bir yolu vardır. O da iyi bir din eğitimidir. İyi bir din eğitimi almayan bir kimse, Allah’ı bilmeyen, Allah’ın büyük mahkemesinden haberdar olmayan, bu inanç kalbine ve duygularına tam yerleşmeyen bir kimse, “ben idareciyim, ben hakimim, kim beni sorgulayabilir, ben istediğini yaparım” der ve zulüm yapmaktan kaçınmaz.
Ama Allah’ı bilen, Onun büyük mahkemesinde hesap vereceğinin bilincinde olan bir idareci ve bir hakim, kılı kırk yararcasına dikkatli olur. Devletin malını kimseye peşkeş çekmez, basit menfaatleri için haksızlık yapmaz, zulüm yapmaz. Böylece toplum da huzurlu ve mutlu olur. Zaten böyle iyi bir din eğitimi almış toplumlarda halk da idarecisine hediye, hakimine rüşvet götürmez. Dini önemsemeyen insanlar, aslında oturdukları dalı kesiyorlar da farkında değiller.
Bir Başka hadislerinde ise peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Benim gönderdiğim bir görevliye ne oluyor ki: ‘Bu zekât malıdır; bu da bana hediye edilmiştir.’ demektedir! Bu kişi babasının (yahut anasının) evinde oturup kalsa, acaba kendisine hediye verilir miydi? Allah’a yemin ederim ki, sizden biriniz o zekât malından bir şey alırsa kıyamet gününe o malı boynunda taşıyarak gelecektir.”
(Müslim, İmârât, 26)
www.muhabbetmedya.com