Said Ali Ümit - Muhabbet Medya
“Bütün insanoğlu hasetçidir. Ancak diliyle onu ifade ve eliyle de gereğini yapmadıkça, hased hased edene zarar vermez.”
(Camiüssağir, C.4,s.1333)
Allah bütün insanların fıtratlarına, iyi ya da kötü bütün duyguları, ahlaki özellikleri koymuştur. İnsan mücahede ile, gayret ile bu kötü huylardan uzaklaşabilir, iyi huyları ön plana çıkarabilir. Haset de bu duygulardan birisidir.
Hased, düşmanlıktan, kibirden ve gururdan kaynaklanır. Kendisinin en üstün olmasını isteyen bir insan, akranları, akrabaları, ya da komşularında var olan güzel nimetlerin onlardan gitmesini, yok olmasını ama kendisinin de her bakımdan onlardan üstün olmasını, bütün o güzelliklerin kendisinin olmasını ister. Bir kişi bir başkasında var olan nimetin yok olmasını istemeyip de , onun yokluğuna sevinmeyip de benzerinin kendisinde de olmasını isterse, buna gıpta denmektedir. Gıpta normal bir duygudur. Ama hased, çekememezliktir, kıskançlıktır ve zararlıdır. “Bütün bu özellikleriyle kalbin saflığını ve temizliğini gideren bir pislik olan hased, ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi insanın iyi huy ve amellerini giderir, yok eder (Ebû Dâvud Edeb 44; İbn Mâce, Zühd 22). Öyleyse insanın içinde, başkasında olan nimetin yokluğuna sevinme hissi varsa bu haseddir.
Peygamberimiz (s.a.v) zikrettiğimiz hadislerinde hased ettiği şeyi diliyle söylemediği ve ve eliyle de gereğini yapmadığı sürece bunun hased edene zarar vermeyeceğini bildiriyor. Demek ki, hased duygusunu insanın içinden söküp atması mümkün değildir. Mümkün olduğu kadar bunu gıptaya çevirmeye çalışmak gerekir. Bunu yapamayan insan da diline ve eline sahip çıkmalıdır. Yani diliyle, kıskandığı kimsenin aleyhinde bulunmamalı, onun malının, mülkünün, çoluk çocuğunun yok olmasını dile getirmemelidir. Ve ondaki malın, mülkün, güzelliğin ortadan kalkması için de ona bir kötülük yapmamalıdır. Böyle yaparsa, hased, hased edene zarar verir. Yoksa hadiste bildirildiği gibi herkesin içinde var olan hased, hased edene zarar etmez.
Hased hissi zaman zaman insanın aklına gelir. Eğer kişi bununla zihni meşgul ederse, bu bir takıntı halini alır ve hep diğer insanlara gelen nimetlerin yok olmasını arzu eder. Bu duygunun kaynağı da şeytan ve insanın nefsidir. Bu duygu ortadan kaldırılamaz. Ama diliyle hased ettiği kimseyi kötüleme vesvesesi şeytan tarafından telkin edildiğinde insan uyanık olmalı ve o kişiyi övmelidir. Onun malını, mülkünü yok etmesi telkin edildiğinde de ona dua etmelidir. Böylece şeytanın tuzağına düşmekten insan kurtulmuş olur.
Diğer taraftan hased eden adam, hased etmekle Allah'ın her insan için takdir ettiği rızkı da tenkid etmiş olduğunu düşünmelidir. Kaderi tenkid eden insan her zaman zararlı çıkar. Böyle bir durumda kişi, kendisinin ve hased ettiği kişinin farklı şeylerle imtihan edildiğini düşünmelidir. Bu yüzden arkadaşlarımıza, akrabalarımıza, komşularımıza gelen nimetlere sevinelim. Onlara ve onların çocuklarına da dua edelim. Allah onlara da, kendimize de daha iyilerini ve hayırlılarını vermesini dileyelim. Çünkü insan dua ettiği bir kimse hakkında kötülük düşünmez. Düşünse de onu fiiliyata geçirmez.
Allah bizi hased etmekten ve hased edilmekten muhafaza etsin. Amin.
www.muhabbetmedya.com