Said Ali Ümit - Muhabbet Medya
“Çocuk sağını solundan ayırdığında ondan namaz kılmasını isteyin.”
(Ebû Davud, Salât, 26)
Atalarımız ağaç yaşken eğilir demişlerdir. Çocuğumuza dini bilgileri öğretmeye bir iki yaşlarında iken başlamalıyız. Çocuk ilk konuşmaya başladığı zaman Allah demesini bilmelidir. Yedi yaşında ise namaz kılmasını söylemeliyiz ve işin takipçisi olmalıyız. Ancak yedi yaşında namaz kılması istenilen çocuğun o güne kadar namaz kılmak için gerekli bilgileri de öğrenmiş olması gerekir.
Demek ki namaz eğitimi daha küçük yaşlardan başlıyor. Çocuk nasıl abdest alınacağını, namazda hangi dua ve surelerin okunacağını, namazın nasıl kılınacağını önceden öğrenecek ki yedi yaşına geldiğinde ona namaz kılmasını söyleyelim. Her şeyden önemlisi de çocuğun anne babasının namaz kıldığını görmesidir. Bu arada insanın dostlarının akrabalarının da namaz kılması çok önemlidir. Bunlar da önemli katkılar yapar.
Çoğu zaman bu konuda anne ve babalar olarak gerekli hassasiyeti gösteremiyoruz. Şefkatimizi yanlış yere kullandığımız oluyor. “Çocuk küçük daha, yazık şimdi soğukta abdest alacak, namaz kılacak, hasta olur bu çocuk” gibi bahanelerle çocuğumuzu küçükken namaz kılmaya alıştırmıyoruz. Ben çocukları gördüğüm zaman genelde onlara namaz surelerini, dualarını bilip bilmediklerini, namaz kılıp kılmadıklarını soruyorum. Bilinçli bazı ailelerin çocukları müstesna çoğu çocuk doğru dürüst dua bilmiyor. Fatihayı bilmiyor. Ve büyümüş gitmiş daha namazın nasıl kılınacağını öğrenmemiş. Yani Allah'a nasıl ibadet edeceğini bilmiyor. Şimdi bu çocuğun büyüyünce namazını kılacağını zannediyorsak bu büyük bir yanılgıdır.
Büyük İslam alimlerinden Said Nursi’nin ifade ettiği gibi,
“Bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir iman dersi almazsa, son pek zor bir şekilde imanın esaslarını ruhuna alıp kabul edebilir. Hatta gayri Müslim birisinin İslam’ı kabul etmesi kadar zor olur. Yabani düşer. Bilhassa da çocuk anne babasını dindar görmezse, yalnız dünyevi bilimlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. Bu durumda çocuk büyüdüğü zaman anne ve babasına hürmet etmez, onların varlıklarını çok görür, ölmelerini ister. Ahirette de onlara şefaatçi değil belki davacı olur. Neden imanımı İslam terbiyesi ile kurtarmadınız.”
(Emirdağ Lahikası.I,40.)
Evladı için her türlü dünyevi fedakarlığı yapan bir anne baba eğer onların dünyevi ve uhrevi mutluluklarına vesile olacak İslami terbiyeleriyle meşgul olmazlarsa, onlara namazı, orucu, güzel ahlakı öğretmezlerse bunda büyük bir sorumluluk vardır. Bunun hesabını vermekte zorlanırız.
O halde çocuklarımızı namaza alıştırmamak, onlara şefkat değil, onların ebedi hayatlarını tehlikeye atmak olduğundan en büyük gaddarlıktır, şefkati kötüye kullanmaktır.
Elbette onlara sadece “namaz kılın” demek yetmez. Namazın ne olduğunu, niçin kılındığını da onlara öğretmek gerekir. Yoksa sadece namaz kılın demenin çok fazla bir anlamı olmaz. Namazın ehemmiyetini bilmeyen bir kimse, baba veya anne zoruyla küçükken onlar gördüğünde kılsa bile büyüyünce onu bırakır. Bu yüzden namaz konusunda hem biz, hem de çocuklarımızı gerekli bilgilerle donatmak için de çaba sarf etmeliyiz.
www.muhabbetmedya.com