Gaziantep Gönüllü Kuruluşlar'ın (Gönül-Kur) Basın Açıklaması
Son günlerde kamuoyunu meşgul eden ve millet olarak bizleri üzen bazı konular hakkındaki görüşlerimizi değerli Yöneticilerimiz ile birlikte değerli vatandaşlarımızla paylaşmak istiyoruz.
Bizler millet olarak, çok büyük ve kadim bir medeniyetin mensuplarıyız. Yüzyıllar boyunca egemen olduğumuz bütün coğrafyalarda; hak, hukuk, adalet ve fazilet gibi insanlığın büyük seciyeleri ile birlikte edep, hayâ, terbiye ve ahlak gibi üstün insani hasletlere sahip bir millet olarak yaşayıp örnek olmuş, büyük ve şerefli bir maziden bugünlere kadar gelen bir inanç ve geleneğin bayraktarıyız.
Millet olarak zaafa düşmemiz ile birlikle bütün insanlığı saran bir büyük buhran ve ahlaki çöküntünün her geçen gün daha büyük boyutlara ulaştığını ve son yıllarda büyük ölçüde bizim genç nesillerimizi de kuşatmış olduğunu görmenin büyük hüzün ve ıstırabını yaşıyoruz.
Son günlerde, daha önceki yılları kat kat aşan, adeta yatak odası kıyafeti diyebileceğimiz müstehcen kıyafetlerle ortalıkta gezen ve nazarları üzerlerine çekerek kamunun genel huzurunu ve yapısını bozmaya dönük bir anlayışın her tarafta yaygın bir şekilde yayılmaya çalıştığını üzülerek görüyoruz.
Eskişehir’de umuma açık bir parkta "yoga yapıyoruz" diyerek aynı şekilde kıyafet ve gürültü ile diğer vatandaşları rahatsız eden bu anlayışı, basından üzülerek takip ettik. Vatandaşların gösterdikleri tepkiye karşı, "özgürlüğümüzü kısıtlıyorsunuz" diyerek diğer bazı bölgelerde, aynı kıyafet ve anlayışa destek olmak amacıyla gösteriler yapıldığını da yine basından izledik.
Kamuya açık bütün alanlarda, ahlaki sınırları zorlayan ve hatta zaman zaman hayâ sınırlarını parça parça eden kıyafetlerle ve asla tasvip edilmeyecek bir şekilde dolaşmanın hak ve özgürlüklerle hiçbir alakası yoktur. Özgürlükler kullanılırken, başka insanların da inanç ve değerlerine saygı göstermek esastır ve bu değerleri benimseyen insanları rencide etmek de suçtur.
Antalya’nın Serik İlçesinde bir Anadolu Lisesi’nde yaşanan ve hepimizi derinden yaralayan Kur’an-ı Kerim’i tekmeleme olayı üzerinde de durmak gerekir. Kur’an-i Kerim’i ve namusunu çiğnetmemek için canını vermekten zerre miktar çekinmeyen, bu uğurda milyonlarca şehid vererek tarihe altın harflerle adını yazdıran bir milletin ve kahraman ecdadın emanet bıraktığı topraklarda, bu hazin ve elim manzaraların yaşanmış olması, duyarlı her vatandaşımızı bir vicdan muhasebesi yapmaya sevk etmelidir.
Bu büyük ahlaki çöküntünün çok farklı sebeplerinden bahsedilebilir. Fakat en önemli gördüğümüz bazı hususlara özellikle değinmek istiyoruz. Genç nesillerimizi ve evlatlarımızı kurtarmak ve bu büyük küresel ahlaki felakete kurban etmemek için, Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşlarımıza, STK’lara ve yerel yöneticilere çok büyük görevler düşmektedir.
Okullarımızın müfredatına eklenen bazı seçmeli dersler, Diyanet İşleri Başkanlığının okul öncesi çocuklarımız için açtığı eğitim programları ile İmam Hatip Okullarımızın birçok bölgede açılmış olması, çok önemli bazı adımlar olmakla birlikte yeterli olmadığı son gelişmeler ışığında bariz bir şekilde görülmektedir.
Bu çerçevede, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Eğitim Müfredatı bir bütün olarak yeni baştan hazırlanmalı, gençlerimiz ve çocuklarımızın milli ve manevi değerlerimizle bezeli bir şekilde yetiştirilmeleri için gerekli olan bütün düzenlemeler yapılarak tedbirler alınmalıdır. Bu durum, geleceğimizin teminat altına alınması için son derece önemli ve hayati bir mahiyet arz etmektedir.
Bu konuda ailelere de çok önemli görevler düşmektedir. Artık herkesin başını kaldırarak, genç nesil ve çocuklarımızın, içine yuvarlanmaya çalışıldığı felaketten kurtarılması için vakit kaybetmeden üzerlerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmalıdırlar. Aileler bu önemli görevi eski medeniyetimizde olduğu gibi çok titiz ve sorumluluk bilinci içinde yapmalı, yavrularımızı, global dünyanın inkar ve şirk kokan vasıtalarına, internetin çirkef ve manevi değerleri tahrip eden ortamına terk etmemelidirler.
Bu çerçevede aile yapımızı ve ahlakımızı büyük bir pervasızlıkla tahrip eden TV yayınları ve dizileri kontrol altına alınmalı, RTÜK artık silkinerek üzerine düşen görevin farkına varmalı, internet dünyasının kirli ortamından gençlerimizi ve evlatlarımızı korumak için gerekli olan her türlü tedbir alınmalıdır. Toplum ve aile hayatını dinamitleyen zina yeniden suç kapsamına alınmalı, ‘Manevi ve Ahlaki Değerleri Koruma Yasası' vakit kaybetmeden bir an önce ve mutlaka çıkartılmalıdır.
Biz Gaziantep’te görev yapan Gönüllü Kuruluşlar olarak üzerimizde taşıdığımız sorumluluk bilinci ile bu önemli hususları, yetkililere ve kamuoyuna saygıyla arz ediyoruz.